Archive for the ‘Sinema Filmleri’ Category

Araf

17 Şubat 2011

 

 

    Gerçek bir hikâyeden esinlenerek yazılmış olan filmin öyküsü şöyle: Eda ve Cenk akademi yıllarında tanışıp evlenmiş genç bir çifttir. Genç çiftin mutluluğu, Eda’nın bir bebek beklediğini öğrenmesi ile perçinlenir. Ancak Eda hamileliğinin ilerleyen aylarında sıradışı olaylar yaşamaya başlar. Cennetle cehennem arasında, arafta kalmış bir ruh, intikamını almak için dünyaya dönmüştür. Eda kendisine aman vermeyen bu kâbustan uyanmaya çalışırken, genç çiftin etrafını benzeri görülmemiş bir dehşet saracaktır.

Araf resimleri

12 Ağustos 2010

Photobucket Photobucket
Photobucket Photobucket
Photobucket Photobucket
Photobucket Photobucket
Photobucket Photobucket
Photobucket Photobucket
Photobucket Photobucket
Photobucket Photobucket
Photobucket Photobucket
Photobucket Photobucket
Photobucket Photobucket
Photobucket Photobucket
Photobucket Photobucket
Photobucket Photobucket

Araf söyleşi resimleri

12 Ağustos 2010

Photobucket       Photobucket

Photobucket       Photobucket

Photobucket       Photobucket

Photobucket       Photobucket

Photobucket       Photobucket

Photobucket       Photobucket

Photobucket       Photobucket

Photobucket

Araf basın resimleri

11 Ağustos 2010

Photobucket       Photobucket

Photobucket       Photobucket

Photobucket

Araf söyleşisi

11 Ağustos 2010

.

V: Merhaba Murat Bey.

MY: Merhabalar.

V: Bugün sizinle Araf filmi hakkında konuşacağız.

MY: Evet, zannedersem oynamıştım o filmde.

V: İlk olarak Araf filmini nasıl değerlendiriyorsunuz, bir izleyici olarak?

MY: Nasıl bir film… Tanımını koyamadığımız şeylere değişik deriz biz izleyiciler veya oyuncular, her neyse ama bizim bu filmin tanımını; senaryosuyla, oyunculuğumuzla ve yönetmenliği ile yaptığımızı düşünüyorum. Artık bu tanımdan ne anlaşıldığı seyirciye kalmış birşey. Ben işin içerisinde olduğum için çok da seyirci gözüyle bakamıyorum. Çünkü filmi çok iyi anladım. Filmi çok beğendim. Filmin her noktasında ne anlatıldığını çok iyi biliyorum. Filmi dikkatli izlemek gerekiyor. Film dikkatli izlendiği zaman hiç de değişik ya da zor bir film olmadığı anlaşılacaktır. Bana göre çok güzel bir film.

V: Peki senaryo size ilk geldiği zaman ve senaryoyu okuduğunuz zaman, ilk tepkiniz ne oldu?

MY: Türkiye’de korku filminde oynamak büyük cesaret isteyen birşey. İlk senaryo geldi; ben de korktum :), ne olur acaba diye! Ama senaryoyu okudum, defalarca okudum. Okuduğumda muhteşemdi, oynadığımda muhteşemdi, izlediğimde de muhteşemdi. Benim ilk sinema filmim.

Bizim senaryo şöyle; senaryoyu bir ip olarak düşünürsek, onun iki ucunu birleştirin ve istediğiniz yerden kesin, açın; film, yine başı ve sonu belli olan bir film oluyor. En çok hoşuma giden, filmin bu matematiğiydi. Film bütün olarak birşey anlattığı için senaryo o anlamda çok hoşuma gitmişti.

V: Pek çok eleştirmen tarafından veya izleyici tarafından film, islami bir korku filmi olarak değerlendirildi.

MY: Biz hiç öyle bir reklam yapmadık. Bu nereden çıktı bilmiyorum. Belki de Araf isminin Kuran’da geçiyor olması veya Kuran’da öyle bir ayetin olması… Biz filmi hiçbir zaman dini yönden ele almadık, alınabilirdi de… veya bir canilik olarak da ele almadık… öyle de ele alınabilirdi. Bir kadın var, çocuğunu aldırıyor ve alınmaması gereken bir zamanda aldırıyor. Film bu şekilde de ele alınabilirdi ama senaryo olaya tamamen objektif bakıyordu. Oyuncu olarak ben de öyle baktım, ben İslami bir filmde oynuyorum diye oynamadım, zaten öyle gelinmedi bana. Okuduğumdan da onu anlamadım, oynadığımdan da onu anlamadım. Ben buna hiç katılmıyorum yani. Böyle yorumlayanlar var mı? Evet, sadece filmin isminden dolayı, filmi izlemeden bu yorumları yaptılar ama filmi izledikten sonra onların da bu önyargısı kayboldu zaten.

V: Belki de filmin en önemli noktası; Hollywood’dan teklif alan ilk Türk filmi olma özelliğini taşıyor.

MY: Evet.

V: Böyle bir teklif sizin oyunculuk hayatınızda değişiklikler yapabilir mi? Size nasıl bir yansıması olcak?

MY: Bunu ilk duyduğumda ben de çok şaşırmıştım, çok güzel bir duygu Hollywood’dan teklif gelmesi. Şu an görüşmeler devam ediyor. Artık orada mı çekilir de biz oynarız ya da onlar burada tekrar çekmek mi isterler, o konuda bir karar alınmış değil henüz; benim bildiğim kadarıyla. Şubatta belli olacak. Ama böyle bir teklif gelir de Hollywood’a gidip oynarsam benim için bir mucize olur. Çünkü ilk sinema filmim. Altın Portakal ödülüne aday oldum. Bir de Hollywood’da oynarsam, tadına doyum olmaz o zaman.

V: Biraz ekip hakkında bize bilgi verebilir misiniz. Yönetmen olsun, diğer oyuncular olsun; nasıl bir ekipti? Biraz yapım aşamalarından bahseder misiniz.

MY: Şu anlamda ben çok rahattım; ilk sinema filmimdi, başlangıçta gözümde çok büyüttüğüm için de bana öyle gelmiş olabilir ama, öyle çok sinema filmi çekiyoruz gibi değildi de… yönetmenimiz ne yapması gerktiğini çok iyi biliyordu. Bazı sahneler oluyordu, prova zannediyordum. Fakat prova kayıt oluyordu. İnsan bazen kendini o duyguya kaptırabiliyor. O an kayıt diye duymuyorsun, prova diye duyuyorsun; neyse oynuyorsun. Daha sonra: ‘Biray nedir?’ dediğim zaman, Biray: ‘Tamam budur.’ diyordu. Çünkü Biray’ın almak istediği oydu. Biray daha senaryo yazılırken , filmi çekmeden önce; sahnelerin geçişine kadar herşeyi kafasında bitirmişti. Bu nedenle bize de sadece senaryoyu oynamak kaldı. Ekip olarak da biz… Kaç gün? Tam olarak söylemek istiyorum da…

BD: 21 gün

MY:21 gün çalıştık. Çok zor şartlarda çalıştık. Filmi bazen insanlar… her insan beğenecek diye birşey yok. Çoğunluk beğendi. Güzel de bir izlenme rakamına ulaştı film. Beğenmeyenlerin bir kısmı filmi izlememiş. Bir kısmının da hangi koşulları eleştirdiğine bakarsak, biz milyon dolarlar harcayarak bir film yapmadık. Biz kendi bütçemizle bir iş yaptık, çok zor şartlarda yaptık. Hiçbir yerde de bunu söylemedik. İlk defa , burada ben söylüyorum. Sabahlara kadar… her filmde çok zor şartlarda çalışılıyor ama, gerçekten zor şartlarda çalıştık. Kablo taşıyanından yönetmenine kadar herkesin büyük emeği var. Herkes birşeylerden feragat etti. İşlerine gitmediler, kimse para da almadı bu işten. Biz gönüllü olarak, bu işi  çok sevdiğimiz için kalkıştık bu işe. Bu nedenle kablo taşıyanından yönetmenimize kadar herkese teşekkür ediyorum bu ekip ruhu için.

V: Peki oyunculuğunuzdan bağımsız olarak, sinemada bir izleyici olarak Araf’ı izlemeye gitseydiniz sizi gerçekten korkutan bir film olur muydu?

MY: Ben film çekilirken yeterince korktuğum için 🙂 şu anda buna cevap vermeyeceğim. Çünkü o sahneler çekilirken oradaydım ve tekrar izlediğimde etkilendim sadece, korktuğumu söyleyemem ama etkilendim. Çekimlerde bulunmasaydım da izleyici olarak gitseydim… bu konuda yorum yapamıyorum çünkü o gözle hiç bakmadım filme. Ama eleştirdiğim, kendimde eleştirdiğim bazı şeyler oldu tabiki. Şimdi olsaydı ne yapardım, nasıl oynardım dediğim yerler oldu. Zaten öyle olmazsa kendinizi yetiştiremezsiniz. Kendi hatalarımı gördüm. Ama filmi bütün olarak ben, beğendim.

V: Çok teşekkür ediyoruz size.

MY: Ben teşekkür ederim.

V: İzleyicilere film hakkında söylemek istediğiniz son sözler varsa, onları da alalım.

MY: Dikkatli izlemelerini öneririm. Yönetmenime tekrar teşekkür etmek istiyorum, böyle bir filmde olduğum için. Benim ilk sinema filmim, tekrar altını çizmek istiyorum. Bu filmde yer aldığım için çok mutluyum.

Araf çekim arkası

11 Ağustos 2010

Araf gala

11 Ağustos 2010

Araf alıntı imza ve avatarlar

11 Ağustos 2010